Belirsizlik çağının tam ortasındayız.
Bu çağda stratejilerin başarısız olmasının en kısa yollarını
anlatacağım.
Bu çağda sürekli geleceği konuşuyoruz.
Gelecek dedik mi, hemen akla robotlar geliyor.
Geleceğin robotları ile korkutuluyoruz aslında.
Oysa o robotlar uzun zamandır hayatımızdalar.
Sadece terminatör formatında değiller. Yazılım şeklinde varlar; algoritmalar.
Bu algoritmalar beyin kusurlularımızdan yararlanıyor.
En önemli beyin kusurlularımızdan bir tanesi, kendimize
benzerlerle birlikte olduğumuzda mutlu olmamız.
Algoritma bunu biliyor çünkü onlara bunu biz öğrettik.
Bunu bilen algoritmalar peki ne yapıyor?
Sosyal medyada bize sadece benzerleri gösteriyor.
Sosyal mecralarda sadece bize benzerlerle bir araya geldiğimizde, sahte bir mutluluğa sahip oluyoruz ve daha çok tüketiyoruz.
Bize benzerlerle sosyal medyada bir arada olduğumuz bu yerin bir adı var: Yankı odaları.
Yankı odaları girişimcilikte başarısız olmanın en kısa yollarından bir tanesi.
Yankı odalarında paylaşılan ve yaşayan fikirler çok hızlı destek buluyor çünkü orada sadece aynı düşünenler var.
Bu yankı odaları girişimciler için derinlik eksikliği yaratıyor.
Gerçeklerden kopuk fikirler bu yankı odalarında doğabiliyor.
Son dönemlerde girişimcileri başarısızlığa götüren bazı yankıları da paylaşayım…
Çok hızlı mega şehirleşiyoruz.
Mega şehirlerde metrekareler çok pahalı.
Barınma sorununu metrekareleri küçülterek çözmeye çalışıyoruz.
Haneler küçülüyor.
Çocuk sayısı azalıyor.
Otomatik olarak genç sayısı azalıyor.
Ülke yaşlanıyor.
Ama yankı odalarında genç bir ülke olduğumuza dair birbirimizi ikna etmeye devam ediyoruz.
İkna olduğumuz için de sürekli gençlere yönelik girişim fikirleri buluyoruz.
Oysa büyüyen kesim orta yaş.
Orta yaşa yönelik girişim sayısı, yok denecek kadar az.
Üç nesil birlikte yaşayan hanelerin sayısı da azalıyor.
Nüfusun çoğunluğu evli ve çekirdek ailesiyle birlikte yaşıyor.
Yani geniş aile kavramı da ölüyor.
Mikro ailelere yönelik de girişim sayısı çok az.
Aileler küçüldükçe, kültür de değişiyor.
Türkiye kolektif kültüre sahiptir diyoruz.
Hâlâ doğru olsa da gidişat bu değil.
Türkiye’de küçülen ailelerin sonucu olarak, değerler de bireyselleşiyor.
Bireysel değerlere odaklanan girişimlerin yakın gelecekte daha başarılı olma ihtimali yükseliyor.
Yüzlerce yankıdan bahsetmeye devam edebilirim ancak sonuç değişmeyecek; girişimlerin stratejide en büyük düşmanı bu polarize olmuş ortam ve herkesin yankı odasında yaşadığı konfor.
Konfordan çıkmadan da başarılı olmak birazcık zor.