Her şey 2025’in zorlu geçeceğine işaret ediyor ancak akıllı stratejiler ve tüketiciye dokunan kampanyalar ile markalar, bu süreci tabi ki fırsata da çevirebilir.
2025 beklentileri verimiz sonunda çıktı.
Son veriler, “güven” kavramının tüketici ile marka arasındaki en önemli bağ olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi.
2025 yılında markalar yüzde 100 garanti verilebilir güven önermeleri sunarak tüketicinin yanında olduklarını kanıtlamalı.
Bu güven önermelerinin en önemli tamamlayıcısı ise şefkat.
Şefkat, tüketici açısından deneyimle özdeşleşiyor; marka deneyimi yalnızca yaşatılacak bir şey olarak değil, 2025 yılında pazarlanması gereken bir kavram olarak öne çıkarmak zorunda. Yani markaların deneyimlerini kavramlaştırması ve iletişime taşıması gerekecek.
Temmuz sonu ve Ekim sonu verisini karşılaştırdığımızda, ülkenin ekonomisi ile ilgili beklentilerde ve hane ekonomisi ile ilgili beklentilerde hiçbir şeyin değişmediğini ilk defa görmüş olduk. Birkaç yıldır yaptığımız takipte ilk defa veriler hiç değişmedi, bu da artık belirsizliğin azaldığını ve tüketicinin ruh halinin dengelediğini, davranışlarının kemikleştiğini gösteriyor.
2025 yılında tüketici, anksiyeteyi bir kenara bırakarak kontrolü ele alacak ve alışveriş kararlarında daha sabırlı ve stratejik davranacak.
Fiyat odaklılık pekişmiş durumda; tüketicilerin yüzde 62’si indirim ve kampanyaları takip edeceğini, yüzde 58’i ise indirim marketlerini tercih edeceğini belirtiyor. Bu indirim marketleri verisi, aslında Migros, File gibi markaların 2025’te iyi performans göstermeye devam edeceğini gösteriyor.
Ayrıca, yüzde 40’ı Kasım-Aralık gibi belirli dönemlerde harcama yapmayı planlıyor. Bu da tüketicinin artık kısa vadeli ihtiyaçlarını erteleyebildiğini gösteriyor. Tüketici enflasyon algısında bir dengeleme hissediyorsa; bu dengeleme, tüketicinin sabırla bekleme eğilimini güçlendirir.
Bu yeni davranış yapısında en ilgi çekici kampanya formatı olarak yüzde 50’ye varan indirimler öne çıkıyor. Tüketicinin yüzde 82’si bu tür kampanyalara büyük ilgi gösterecek.
Sınırlı süreli ve flaş indirim formatları da dikkat çekecek.
Sektörlere baktığımızda, farklı alanlarda belirgin bir tasarruf eğilimi gözlemleniyor.
Peki hangi kategoriler en çok küçülecek?
Şimdi bahsedeceğim yüzdeler, o sektördeki müşterilerin tasarruf yapacaklarının oranıdır.
Dolayısıyla bir sektör için müşterisinin yüzde 30’u tasarruf yapacak diyorsak, bu o sektör için yüzde 30 küçülme anlamına gelmez, yüzde 30’u daha az alacak veya davranışını değiştirecek anlamına gelir. Çünkü elbet tüketici tümüyle bir sektörde alışveriş yapmayı kesmez.
Az sonra okuyacağınız tasarruf rakamlarını en azından yarı yarıya bölmekte ve sektör için takriben öyle bir küçülme oranı beklemekte fayda var.
Elektrik ve elektronikte, müşterinin yüzde 33’ü tasarruf yapmak zorundayım diyor.
Mobilya ve ev tekstili müşterisinde bu oran yüzde 38.
Ev temizlik ürünleri müşterisinin yüzde 25’i tasarruf yapmak zorundayım diyor.
Kağıt ürünleri müşterilerde yüzde 23.
Gıda yiyecek ve içecekte müşterilerinde yüzde 18. Bu en düşük gördüğümüz tasarruf oranlarından biri.
Telekomünikasyonda müşterilerinin yüzde 32’si tasarruf yapacağım diyor.
Elektrik doğalgaz ve su gibi kaynakları müşterilerinin yüzde 29’u tasarruf yapmak zorundayım diyor.
Giyim ve moda müşterilerinin yüzde 34’ü.
Kişisel bakım ve güzellik müşterilerinin yüzde 30’u.
2025 yılında reform beklentileri yüksek olsa da bu beklentilerin karşılanacağına yönelik ümitler düşük. Ne iktidardan ne muhalefetten bir beklentisi yok tüketicinin.
Tüketicinin yüzde 60’ı göç politikalarının, yüzde 59’u ekonomik kalkınmanın, yüzde 57’si adalet sisteminin kötüleşeceğine inanıyor.
Bu tablo sosyal güvenin hızla düzeltilmesi gerektiğini gösterirken, markaların toplumla kuracakları samimi ilişki her zamankinden daha değerli hale geliyor.
Özetle 2025, markaların daha az sayıda müşteriye daha fazla satış yapma zorunluluğu ile karşı karşıya kalacağı bir yıl olacak.
Bu da çapraz satış stratejilerini, sadakat programlarını ve tüketiciyi sürekli ziyaret noktalarına çekecek yeni anlık ürünleri hayatımıza markaların sokması gerektiğini gösteriyor.
Her şey 2025’in zorlu geçeceğine işaret ediyor ancak akıllı stratejiler ve tüketiciye dokunan kampanyalar ile markalar, bu süreci tabi ki fırsata da çevirebilir.
2025, tüketici ve marka ilişkilerinde derin bir dönüşümün yaşanacağı bir yıl olacak. Tüketiciyi anlamak, güven aşılamak ve deneyimle şefkat duygusunu pekiştirmek, markaların başarıya ulaşmasında kilit rol oynayacak.
Yeni yıla adım atarken, tüketiciyle kurulan her temas noktasının bir “güven değeri” sunmayı unutulmamalı markalar.
2025 yılında kimler daha çok satın alacak sorusuna yönelik büyük bir araştırmaya başlıyoruz.
Az sayıda kişiye çok satış yapmak zorunda kalacağımız bu yılda, bunların kim olduğunu anlamamız, kendilerini tanımamız gerekiyor.